9 Aralık 2006

olmamak


başarı öykülerini dinlemek benim için herzaman bir eziyet olmuştur. bunlar yavan, tatsız, sonu başından belli hikayelerdir. ne olacağını hep bilirsiniz . bir de hep birbirine benzerler. nasıl milyoner olduklarından mükemmel aile yaşantılarından sadece bir işte değil tüm işlerde başarılı olduklarından bahsederler. en ilginç şeyse bu başarılı girişimci ruhlu örnek insanlar yazarlığı da bittabi yapabileceklerini düşünerek kendi hikayelerini kendileri anlatmak isterler. bu öykülerden hoşlanmamamı kıskançlık fesatlık çekememezlik olarak görebilirsiniz kabul ederim seve seve nasıl olsa ben kaybedenler kulubünün üyelerindenim.
kaybedenlerin belki hayata bıraktığı yegane güzel şeyler hayat hikayeleridir. kaybediş öykülerinin hepsi nadide parçalardır tabi ki de birbirlerine benzemezler. kimi hayata tutunamaz, kiminin hayatla derdi vardır, kimi çabalar o kadar çabalarki yeter artık dersiniz artık kurtulsun mutlu olsun dersiniz ama olmaz, kimi kaybetmek için elinden geleni yapar lanetler okursunuz , kimi kendi kendini yer bitirir, kimi kendinden nefret eder,kiminin değeri sonradan anlaşılır, kimi değerliyken yok oluverir, kimi de sadece olmaz. nitekim bütün edebi şaheserler bu insanlardan bahseder (bkz: dosteyevski) ve hikayeleri herzaman destansıdır.
gelelim bana, şu ana dek güzel bir hikayem yok. çok sıradan. ama hayat devam ediyor gayet hazırım.ayaklarımı sıkıca yere bastım toptan kaybedilmiş bir hayat yaşamayı düşünüyorum. tek tesellim geriye güzel bir hikaye bırakacağımı bilmem çünkü her bakımdan ben bir "disfunctional man" im böyle de yaşayıp gideceğim.bu dünyaya olmuyorum napayım...

not: bi de aşk hikayelerini seviyorum sonları ne olursa olsun (bkz:john & yoko)

Hiç yorum yok: