15 Eylül 2008

buda


bloguma üvey evlat muamelesi yaptığımın farkındayım. bakımsız bir evcil hayvana döndü. ama elimden gelen birşey yok bu aralar. düşünmüyorum çok. düşünmeyince yazacak şey de olmuyor.
2 çeşit düşünmeme vardır bunlar 1. buda gibi sonsuz huzura eriştiğinizde 2. benim gibi düşünmekten bunalıp sıkıldığınızda. sakın buradan benim çok önemli şeyler düşünüp onları hayata geçiren bir alim olduğumu sanmayınız. kendi çapımda gereksiz ayrıntılara takılıp gelecek kaygısı taşıyan sevimsiz bir ruhum ben. bir peluş oyuncağım içim elyaf.
araf ne demek? istanbul'da güzel bi mekan olması dışında tdk sözlüğüne göre "İslam inancında cennet ile cehennem arasında bir yer" yani daha da zorlarsak askerlik gibi birşey.
işte ben arafta ne yapmam gerektiğini bilmeden bekliyorum,cennete mi yoksa cehenneme mi düşeceğime karar vermem gerekiyor ama (ki her zaman bir ama vardır) ilk paragrafta belirttiğim üzere bendeniz düşünmüyorum hatta yazarken bile sıkıldım. size soruyorum peppercut 6 ayda neler yapar?
sonsuz huzuru aramaktayım bulunca kapatıcam blogu mlogu yazdıracam arkaya "budam soğolsun"...

22 Ağustos 2008

pollyanna


o kadar uzun zaman oldu ki blog yazmayı unuttum sanırsam. askerlik yaratıcılığı öldürüyomuş bunu anladım kafam da çalışmıyo zaten neyse...
size askerlikten bahsetmeyeceğim sağım solum dört bir yanım zaten asker-askerlik.
bugün polyanna'dan bahsedeceğim polyannadan polyannacılıktan polyannamsı insanlardan hoşlanmıyorum kafalarına vura vura bayıltmak istiyorum (öldürmek diil). ben insanların şikayet etmesini istiyorum mutsuz olmasını istiyorum kabullenememesini istiyorum sinir krizine girmesini istiyorum neden mi çünkü bana onların insan olduklarını ve tüm insani vasıfları üzerlerinde taşıdıklarını hatırlatıyor. belki sonuçta kendimi aklıyorum.
askerlikten bahsetmedim değil mi?

tüm denizden uzak olanlara gelsin beirut-the gulag orkestar ve björk-joga ben dinleyip duruyorum

öptüm...

8 Nisan 2008

istatistik


"istatistik birey için hiç bir şey ifade etmez". bu cümleyi nerde duyduğumu hatırlamıyorum bir filmdi galiba. ölümle ilgili bir filmdi. diyelim x hastalığına yakalandınız ve bu x hastalığına yakalanan 100 kişiden 90'nı ölüyor olsun. sizin ölme ihtimaliniz nedir? cevap %50 ya öleceksiniz ya da yaşayacaksınız. yüzler, binler, milyonlar ve rakam arttıkça istatistik denen şey "nerdeyse" doğruya yaklaşır ama birey için?
isaac asimov "vakıf" adlı üçlemesini geleceğin matematiksel olarak bilinebileceği fikrinden yola çıkarak yazmıştır. fakat bu denklemler milyonlarca insan söz konusu olduğunda işe yaramakta bireyin tek başına çok fazla bilinmeyene sahip olmasından ötürü kişilere uygulanamamaktadır.
dünyaya istediğimiz kadar; bir kişiyi değiştirsek herşey değişir, siz yere çöp atmayın yeter ki, a yönetim şekli iyi sen destekle vb. gibi sloganlarla bağırsak da "vasatın iktidarı"nın gücünü yıkamayız. gelecek yığınların elindedir.
işte bu iktidar yüzünden sürekli ezilimiş, itilip kakılmış, mütamadiyen dışlanmış olan ben. mümkün olduğunca ortalama olmamı gerektiren okul iş vb. hayatın merhalelerinin pik noktası olan askere gitmek üzereyim. askerde yeşiller arasında seçilmemek düsturunu edinerek "gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım" ekolünün temsilciliğini üstleneceğim. tek hedefim göbeğimi eritmek olacak ve de memleketimin güzide bir köşesini tanımış olacağım. o yüzden bana yazın, ucunu da yakın.bu işler böyle olur değil mi?

14 Mart 2008

i need a guru


gurular kendini bilen insanlardır. bilhassa kendilerine yakışanı giyerler. size ferrarinizi satmanızı söylerken kendileri milyon dolarları götürürler. olsun götürsünler birilerinin size ferrarinizi satmanızı söylemesi gerekmektedir değil mi?
örneğin beni ele alalım. bana birilerinin neyin yanlış olduğunu söylemesine feci şekilde ihtiyacım var. kardeşim ben neyi yanlış yapıyorum da hayatım bu kadar çemçük.niçün bir balta olamadım pardon sap diyecektim. niçün ama niçün?
belli ki ferrarim yok.
hidistan'ın iki önemli "guru"su uykularında ebediyete intikal etmiş. dünyaya transandantal meditasyonu tanıtan maharishi mahesh 91 yaşında, ormanlık alanda yasadışı faaliyet gösteren maden ve taş ocaklarına karşı başlattığı açlık grevleriyle tanınan kinkri devri 82 yaşındaymış.
bu iki insan uykularında oldukça ileri yaşlarda huzurlu bir şekilde öldüklerine ve hayatlarını bir şeylere adayarak geçirdiklerine göre benim gözümde de guruluk payesini almışlardır toprakları bol olsun diyelim.
bugünkü yazımızı da çok sevdiğim kuzenimin sürekli alıntısını yaptığı bir deyişle kapamak istiyorum:
"şukeleşukeleşukelala"

22 Şubat 2008

sultan süleyman


uzun zaman oldu yazmayalı. ben bu arada bir çok takla attım bir çok bok yidim ama toplamda birşey değişmedi. aslında çok şey değişiyor. geçenlerde holivuuud ünlülerinin gençlik fotoğraflarına bakarken vay vay ne kadar gençmişler tıfılmış bunlar hahahaa diye nidalar atarken araya bir tane kim olduğunu hatırlamadığım bi ünlünün tarihi bir filmden çekilmiş ortaçağ kıyafetleriyle bir resmini gördüm. ve o anda o değişim hissi kaybolup gitti beynimden. yani demek istediğim zaten beynimde bir tasvirden ibaret olan bilemediğim geçmişe bakarken gerçeklik duygusu uçup gitmişti fotoğraftaki ünlünün de genç mi yaşlı mı olması da bir anlam ifade etmiyordu. o an anladım ki gerçekten elle tuttuğum gördüğüm deneyimlediğim zaman benim için bir şey ifade ediyor. o yüzden geçirdiğiniz anların değerini bilin demek istiyorum çünkü 100 yıl sonraya sadece bir hayal olarak kalacağız. bu yüzden toprağı bol olsun sevgili aysel gürel'in o güzel güftesini hatırlatmak istiyorum:

Kaç sene oldu
Zaman durdu
Deniz hep öyle aynı
dünya değişmez
Taş duvar aynı kaldı
Ümit öylece kaldı da
Ümit edeni söyle kim aldı
Kaç devir geldi
Kaç nesil geçti
Yürek öyle sevdalı
Yollar kavuşmaz
Hasretin ne tadı kaldı
Sabır öylece kaldı da
Sabredeni söyle kim aldı
Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz
Sultan Süleyman'a kalmadı
Böyle hiç bir kitap yazmaz
Kaç çiçek soldu
Hani bu sondu
Hani bir sarı fırtına
Koptu zamansız
Kaç tohum, filiz dondu
Hani bir acı yel savurdu
Yürekler son defa vurdu

ne güzel demiş değil mi ayselciğim (bak -ciğim oldu şimdi) sultan süleyman'a bile kalmadı...

deliydi dahiydi hayatta duruşunu çok sevdim ben senin!