26 Haziran 2009

michael jackson ve 3 ayak


bugun size apaçık püri pak bir yazı yazacağım. çok karmaşık yazıyormuşum. anlamıyorlarmış. olsun bebişim anladığın kadar bak ben de artık anlaşılacak şeyler yazacağım.
nedense hep ölülerin ardından yazıyomuşum gibi olacak (bkz:ayselciğim) ama maykılım ceksınım da intikal etti öteki dünyaya artık sevdiği hortlaklara zombilere hayaletlere karıştı. adam 6 yaşından beri sahnedelermiş böyle bi insanın normal olması beklenemezdi zaten o da değildi oynadı burnuyla yüzüyle rengiyle. bi pedofillik meselesi var gerçi suçsuz bulundu ama amerikan yargısı işte ne kadar paran varsa o kadar kanun yanında yada öyle bi imajı var amerikan hukuğunun (sanki türkiye'deki hukuk da amerikaya lafediyorum. guguk bizimki neyse). ee artık şarkılarda yaşıyacak maykılım...
gelelim kişisel konulara efendim peşimde 3 ayaklı bi yaratık dolanıyor kesinkes ve bu ööle bi yaratık ki kedi köpek kılığına girmiş efendim tırsıyorum. (merak yarattım) malumunuz bir süredir istanbuldaydım düğün dernek işleriylen uğraşırken zamanın nasıl geçtiğini unutuvermişim sonra taşradaki evimi hatırlayıp da döndüm ama olay istanbulda başladığı için hemen istanbuldaki evime dönüyorum( hikayesel olarak yani...) bildiğiniz üzere benim istanbuldaki evim (malikane) bodrum katıdır bahçeye bakar (bahçe dediysem bahçe duvarı) o yüzden hayvanat eşrafından bilumum mahluğun eve girmesi kaçınılmazdır. ve genelde bahçeye bakan camlar kapalı oluyor. bir gece bahçeye bakan odada uyurken camdan tıkırtılar geldiğini işittim. bu tıkırtıların giderek artmasıylan yattığım yerden üşenmeyip kalktım perdeyi açıp dışarı baktım. o esnada dışarda tıkırtıları yapmakla meşgul olan heyvan da bana baktı. evet bu hayvan bir kediydi. tamam çok şaşırmadınız "ne olacak kedi bu yahu" dediniz işte bu sözlerinizi size yedirecek vurucu kısmı geliyor: kedinin üç ayağı vardı efendim. beni görünce yavaşça ve sekerek uzaklaştı. bu tripod kediyi evin etrafında bu olaydan sonra sıkça gördüm evin etrafında sıkça görmem o an için bir anlam teşkil etmemişti taaaa(yeter) ki anlatacağım mütakip eden şu olaylara kadar: istiklal caddesinde avare bir şekilde insan manzaralarının tadını, yaşayan şehrin canlılığını içime çekerken börgır kingden aylak aylak hatta havalara bakarak galatasaray lisesinin oraya yürüyor idim. bu küçük mutluluk anımda ben galatasaray meydanına bir çırpıda yürümüştüm. her zamanki gibi çok kalabalıktı bir insan deryası üstüme geliyordu. işte bu hercümercin içinde ayaklar altında kırmızı bir tasması olan yere oturur vaziyette bir kedi gördüm. çok sakin bir şekilde ne insanlaran korkuyor ne de hareket ediyordu. böyle bir sahne tabii ki dikkatimi celbetti. tramvay çıngırağını duymamla kafamı arkaya döndürdüm kenara çekildim. tekrar kediye baktığımda ise kedinin benden uzaklaştığını gördüm. ve o da nesi!? bu kedinin de 3 ayağı vardı topallıyordu. ama ben gayet bilimsel ve analitik düşünen bir insan olduğum için kedilerde sol arka ayağı kaybetbe oranının gayet yüksek olduğuna dair bir çıkarım yaptım ve nezih yürüyüşüme devam ettim.
istanbul günlerim hızla geçmiş memleketime döneli bir kaç gün olmuştu. istanbuldaki hızlı yaşamdan sonra (!!!!) denizlideki aile hayatımın uyku düzenine ve aşırı sıcaklara alışamamış gece uyuyamamıştım zaten gayet insomniyak bi insanımdır. biraz serinlemek biraz hava almak biraz da etrafı dikizlemek için balkona çıktığımda yolda karşıdan karşıya geçen bir köpek gördüm sıradan bir sokak köpeği değil kıvırcık uzun gri tüyleri olan cins bir köpekti. köpeğin yürüyüşünde ki aksaklığı farketmiştim fakat tam olarak karanlık olduğu için göremiyordum. köpek ışığa doğru yüdü ve... ve tekrardan o da nesi!? bu köpeğin de 3 ayağı vardı.
bütün bunları değerlendirerek bana hayatın, varsa tanrının bir mesaj gönderiyor olabileceğini balkonda gözlerimi kapatarak, yarı belime kadar kendimi aşağıya sallandırıp o boşlukta düşündüm. hiç bir anlam çıkaramadım, çıkardıklarımsa çok iç karartıcıydı zaten öyle tv dizileri gibi yaşamadığımız için hayatın her anından bir anlam çıkarmak gibi meziyetlerim de yoktur. vardıysalar bile artık çok köreldiler.sonra bir bardak su içip yattım. nasıl uyudum onu da bilemedim...